Memleketim canım Rize'm. Yaklaşık 3 senedir gelememiştim sana, yine geldim kar kış soğuk. Geçen hafta ailem ile birlikte İstanbul'da tüm kötü hava koşullarına rağmen inat ettik atladık THY uçağımıza doğru Rize'ye. Tabii bilmeyenleriniz olabilir, Trabzon Havaalanı'na gitmemiz gerekiyor. Çünkü Rize'de havaalanı yok. Mesafe de 40-50 dk. sürüyor. Dedem ve anneannem orada oturuyor, daha doğrusu tüm anne tarafındaki akrabalarım, babamın da var yok değil. Teyzemler, dayımlar, yengeler, amcalar derken kendimi her gün bir evde misafirlikte buldum diyebilirim. Bizim memleketin adeti nereye gidersen git illa yemek yedirirler. Ye kızım ye zayufsun da! Öncelikle belirtmeliyim ki kar kalınlığı orda da hatırı sayılır bir vaziyetteydi. Köy yolları zaten kapalıydı, bir kaç günde açıldı diyebiliriz. Dağmaran en güzel gezilecek mekanların başında geliyor. Muhlama, saç kavurma, çay oh mis. Sonra başka günlerde önce Fırtına deresi kenarında Osmanlı diye meşhur bir restaurant var orda köy kahvaltısı yaptık, çok meşhur çünkü Rize'de tabelanın arkasında 100 metre geride yazılan yer burası :), Ayder'e yayla ya çıkacaktık ama tabeladan geri döndük. Onun yerine Çayeli, Çamlı Hemşin, Artvin'e bağlı Arhavi Çifte Köprü'yü gezmeyi tercih ettik. Tarihi iki köprü karlarla kaplı, ee gezenti rahat durur mu koştum bir poşet aldım, hep birlikte köprüden aşağıya kaydık. Sonra yol kenarında Köy Sofrasına gittik, bir demlik çay içtik. Tuğlalı köyümüzdeki evimizi de ziyaret ettik, taşlıkta ateş yaktık, mısır patlattık, mandalina ağacına çıkıp dalından kopardık yedik. Babaannemin antikalarına bayıldım. Sonuçta Güzel eğlenceli günler geçirdik, resimleri de paylaşıyorum.